8 Ağustos 2011 Pazartesi

Ne Yoğunn...Ne Güzel...

Ben kesinlikle ev kadını olamazmışım. Evde oturduğum, rutin ev işlerini yaptığım haftasonları bana öyle sıkıcı, öyle yorucu geliyor ki... Tabii ben yine evimi süpüreyim sileyim, Defne ile erkenden kalktığımda çamaşırımı atayım makinaya ki, ben çıkana kadar yıkansın da asayım. Sonra duşumu alıp Defne’yi kaptığım gibi sokağa fırlayalım. Bak bu işte. Ben böylesini seviyorum.
Sonuçta pisliği de, dağınıklığı da sevmiyorum. Öyle de mutsuz olurum. Ama her haftasonu temizlik için mesela kadın alamıyorum. Çünkü eve kadın girince iş büyüyor, bende bir şeylere saldırıyorum, gün bitip gidiyor. Böyle ben sileyim süpüreyim, tozumu alayım çabuk çabuk; camım, koltuk altlarım, dipköşem kirlenince yani mesela ayda bir alayım kadını; iyi bana.
Temizliğe gelen F.Hanım’a da diyorum bunu, “ben ne ev işi ne yemek yapmayı seviyorum” diye; gülüyor F.Hanım. “Siz nasıl kadınsınız öyle” diyor. Öyle ya kadın dediğin temizliği, yemek yapmayı sever. Fakat ben sevmiyorum enteresan bir şekilde.
Zaten evlenene kadar yani 28 yaşıma kadar mecburen ve anne zorlaması dışında ne ev işi yaptım ne yemek. Yani doğuştan içimden gelmiyor bunlar benim. Yaşıtlarım türlü türlü yemek, pasta denerken evde; ben daha başka şeylerle ilgilenirdim. İçten gelen bir mesele bu “Kadın gibi kadın”lık müessesi annemin dediği gibi; benim hamurumda yok.
Neyse, bu haftasonu da Cumartesi kızışla oy-naş-ma- kı-kır-daş-ma derken saati dokuz edince kalktık. Kahvaltısını ettirdik Defne Hanım’ın. Ardından banyoya sokup yıkadım Defne’yi. Makinaya çamaşırları attım. 10.30 gibi M. kalktı. Kahvaltıyı hazırlarken Defne Hanım’ın uykusu geldi, onu uyuttum. Sonra kahvaltı ettik, ben mutfağı topladım.  M. su taşıdı bana, ben balkonları yıkadım. Çamaşırlar bitti onları astım. O sıra Defne Hanım uyandı.  M. evi süpürürken ben sildim. Bu sırada kıpırdak Defne Hanım tam üç kere ıslak yerlere basarak düştü. Ben halıya koyuyorum o parkeye iniyor. Bi de gıcıklık olsun diye gözümün içine baka baka bir ayağı halıda, diğer ayağıyla parkeye basıp ayağını kaçırıyor. Çok fena olacak bu kız...
Neyse, sonra Defne Hanım balkonda öğle yemeğini yedi. Ardından hazırlanarak çıktık evden. M. bizi anneme bıraktı, kendi işe gitti. Almanya’dan gelen kuzen İstinye Park’ı istiyormuş, gidip haladan onu alarak annem, ben, Defnoş, E.abi ve Almanyalı kuzen İstinye Park’a gittik. Orada kızlar ve erkekler olarak ayrı ayrı gezdik. Ben Defnoş’a alt bikini aldım C&A’dan. 19.30 gibi çıktık İstinye Park’tan, O. Dayının yanına Etiler’e geçtik. Onun müşterisi vardı, baktık saat 20.15. Çıktık Akmerkez’e gittik. Bir güzel yemek yedik, Defnoş’da dışarıda ilk yemeğini yemiş oldu böylece. Çorba ve döner yedi. Sonra O.dayı geldi, biraz oturduk, 21.30 gibi çıktık oradan, kuzeni halalara bıraktık, benim gözüm kanlanmıştı, Dünya Göz Hastanesi’ne uğradık, gözüm iltihaplanmış, oradan eve gidip kızışımla hemen yattık... (Yazarken yoruldum)
Pazar günü M. evdeydi. Yine sabah rutininden sonra ( birde yemek sıkıştırdım araya, yemeğimi bile yaptım), öğlen 3 gibi çıktık evden. Defnoş’a gidip lego aldık (deli gibi mandallarla oynuyor bütün gün), Sünger Bob’lu top aldık. Oradan benim göz ilaçları aldık ve Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi’ne doğru yola çıktık. Suyumuzu, meyvemizi hazırlamıştık evden çıkarken. Ancak yolda lafa dalıp Ataşehir’i geçince, nerede olduğumuzu anlayana kadar gişelere vardık. O sırada benzinde ışık yakınca, gişeleri geçip benzinci aramaya koyulduk. Sonra M. “bu kadar gelmişken bir Via Port’a mı baksak nasıl bir yer diye” bir fikir ortaya atınca oraya yollandık. Yemek yedik, gezdik, Defnoş ördeklere, atlara baktı. Kudurdu yine. Arabasında oturmadı, kucağımıza alınca her yerlerimizi ısırdı, elimizi bırakıp kendi kendine şarkılar söyleye söyleye gezdi. Açık hava olunca bende “alışveriş merkezi’ne tıkmayalım çocuğu” takıntısı da olmadı. O kaçtı biz kovaladık. Ona birkaç cici aldık. Sonra dönüş yoluna koyulduk ki kuşum uyudu. Nezahat Gökyiğit’i bir sonraki gezimize bırakarak eve döndük. Çıkarken makinaya çamaşır atmıştım, ben Defnoş’u yedirirken M.’de onları astı. Böylece bir haftasonu daha deli gibi koşturarak ama dolu dolu geçti.
Ps. Bazen beni çok gıcık etsen ve çok ağırkanlı olsan da, ev işlerinde yardımını asla gözardı etmem hayatım, sağolasın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder