21 Şubat 2011 Pazartesi


Yine gece, yine kuzum uyuyor. M. tv seyrediyor. Aslında yatmam lazım yarın yine iş var ve ben şu an yorgunluktan ölüyorum ama hiç yatasım yok. Bu her sabah kalk, hazırlan, Defne'yi hazırla, anneye bırak, işe git, anneye git, yemek ye, Defne'yi hazırla, eve dön, Defne'yi uyut, M ile biraz otur, çamaşır yıka, ütü yap, evi topla, duş al, yat rutini bazen ruhumu daraltıyor mu, evet!

Eski kadınlar daha betermiş ama hiç sıkılmıyorlarmış, sıkılma gibi bir hakları da yokmuş zaten ama sıkılmak akıllarına bile gelmiyormuş sanırım. Evlilik böyle birşeydir deyip böyle yaşıyorlarmış diye düşünüyorum. Eee biz neden bu denli bunalımlara giriyoruz? Kimse beni zorlamadı evlen diye, çocuk sahibi ol, çalış diye. Kendi seçimlerimden kendim bunalıyorum.

Allahtan hamileyken bu blog dünyasını keşfettim ben. Hiçbir şeyin bana özel olmadığını, herkesin aynı duygularla boğuştuğunu bilmek bile rahatlatıyor beni.

Bebeğim yüzünden hiç pişman oldum mu ben? Hayır. Onsuz zamanları özlüyor muyum? Bazen. Ama onun hayatımda olduğu dönem, benim en mutlu dönemim. Ancak bu rutin yoruyor, boğuyor illa.

Şimdi içim bir fena oluyor. Bugün Defne uzun uzun 2 uyku uyumuş, annem gece sizi uyutmayabilir dedi. Dolayısıyla ne kadar erken yatarsam sabaha o kadar dinç kalkıcam ama nette bir dolaşmak, buraya bir şeyler yazmak, nurturia'da beni sebepsiz arkadaşlığından çıkaran bayana azıcık söylenesim var. Uyumak istemiyorum...

Bu kızımla ilgili bir post olmadı. Bu da benim olsun, ne yapalım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder