25 Ağustos 2011 Perşembe

DEFNOŞ'UN İLK TATİLİ

Unutmayayım. Bu kızımın ilk tatiliydi.

15.08.2011 Pazartesi sabahı, saat 7.30 gibi çıktık evden. Düştük yollara. M. direksiyonda, biz Defnoş
ile arkada, Defnoş koltuğunda. İlk uzun araba yolculuğu bir de Defne’nin. Bende korkular, duracak mı, sıkılacak mı, koltuğunda oturacak mı?

Gebze’den arabalı feribota bineceğiz yolu biraz kısaltmak için. Oraya kadar güzel güzel koltuğunda oturdu kızım, kendi kendine oynadı. Feribota vardığımızda da sıra yoktu hemen bindik ve hemen kalktı feribot. Yukarıya çıktık ama çok esiyordu, içerde oturduk. Defnoş’da böylece gezme fırsatı buldu, hemen koşturmacaya başladı. Kısa süren feribot yolculuğundan sonra Topçular’da indik. Tekrar yola çıktık ama saat 9.00’u geçiyordu, yol kenarında bir cafede oturup kahvaltı ettik, açıldık uykularımızdan. Cafenin arka bahçesinde eskimiş salıncak, kaydırak filan vardı. Defnoş oralarda takıldı biraz. Sonra arabaya bindik yine...

Bir daha Susurluk’a kadar durmadan devam ettik, Defnoş’da uyudu. Ben yanıma bir sırt çantası
almıştım, Defnoş’a bez, ıslak mendil, yedek kıyafetler filan. Her dakika bagaj açmaktansa bu çanta çok işimize yaradı. Susurluk’ta ki yemek molasından sonra tam gaz devam ettik ve öğlen 15.00’i geçerken Sarımsaklı’ya vardık. Otelimiz çok güzel ve tertemizdi. Tüm odaların baktığı ortadaki kocaman palmiyeli ve çimenli bahçe büyük kurtarıcımız oldu tatil boyunca. Akşam ve sabah kahvaltısı sırasında tüm çocuklar bahçeye dağılıp peşpeşe koşuyorlardı. Bizim ufaklık da dahildi tabii ki buna.

İlk gün otele vardıktan sonra yerleşip, hazırlanıp denize gittik. Deniz zaten otelin önü. Kısa bir yoldan geçip kumsala giriyorsun direk. Çok geniş bir kumsalı var ve deniz cam gibiydi. Çok güzeldi gerçekten. Yalnız bir problem vardı, o da denizin çok soğuk olması. M. günde sadece bir kere girebiliyordu, Defne’yi de çok uzun tutamıyordum bir müddet sonra üşüyordu ama benim koca yürekli kızım daha ilk günden hiç korkmadan benim elimi tutup giriverdi denize.


Biraz plajda oynayıp döndük otele. Yıkanıp süslenip yemeğe çıktık. O bahçede, çimenlerin üzerinde yenen, az ama lezzetli yemeklerde çok güzeldi gerçekten. Yemekten sonra, Defnoş’u arabasına bindirip gezmeye çıktık. Otelle denizin arasındaki yol, akşamları trafiğe kapatılarak yürüyüş yoluna çevriliyor. Herkez yürümeye başlıyor bu yolu. Tabii yol kenarı cafeler, dükkanlarla dolu. Defnoş daha dönüşe başlamadan uyuyup kaldı yol yorgunluğundan daha saat 21.30 bile olmadan. Bizde biraz otelin bahçesinde oturduktan sonra Defnoş arabasında uyurken, akabınde yatağa daldık. Yol yorgunuyduk...

İkinci gün Defnoş Hanım sabahın 7.00’sinde uyandı tabii. Odada oyalandık, çıktık bahçede gezindik,yolun karşındaki parkta sallandık filan M. uyurken. Sonra 9.00’u geçerken kahvaltıya oturduk,sonrasında yine denize gittik. Akşamdan Defnoş’a kova-kürek takımı almış, tenteli simidini şişirmiştik. Yine cup diye girdi kuzum suya, simidine binmeyi de sevdi. Birlikte yüzdük, eğlendik. Kumsalda da öyle güzel oynadı ki kovasıyla kürekleriyle, iyi ki aldık dedik.

11.30 gibi odamıza dönüp hazırlandıktan sonra öğle yemeği için çıktık otelden. Ama biz bir yer bulana kadar kuzum uyudu. Biz birşeyler yiyip döndük otele ve Defnoş 15.30’a kadar uyumaya devam
etti. Uyanınca otelin güler yüzlü personeli bize pilav ve yoğurt hazırladı – normalde öğle yemeği vermiyorlar, yani yarım pansiyon -. Yemek sonrası yine deniz, kum, eğlence derken 19.00’a kadar plajda kaldık. Akşam yemek sonrası yine çarşıda biraz dolaşıp, lunaparka gidelim dedik ama Defnoş yine daha lunaparka varamadan uyudu. Babasıyla bizde onun için bir ayı kazanıp dolana dolana otele döndük.

Son günümüzde sabah, öğle ve akşam yemeğine kadar aynıydı. Akşam bir değişiklik yapıp Cunda
Adası’na gittik. Orası da çok güzeldi. Bu kez Defnoş yolda kestirince biraz, orada gezebildi. Otele dönerken de tekrar uyudu.

Oteldeki herkes, Defnoş’la çok ilgilendi. Özellikle Tekirdağ’dan gelen 3 aile ve kızları Defnoş’u bize bırakmadılar desem yeri. Defnoş’da kimseyi yabancılamadığı için sevdirdi kendini. Bir yığın çocuk olduğu için hepsiyle koşup oynadı ama en çok Hello Kitty’e benzeyen Deniz, Defne’den 1 yaş büyüktü, en çok oynadığı arkadaşı oldu.

Sabah kahvaltı sonrası, 10.30 gibi çıktık yola. Dönüşte Balıkesir değil Çanakkale yolunu tercik ettik. Altınoluk’taki dayıma uğradık, Cunda’dan zeytinyağı ve zeytin, Ezine’den peynir, Çanakkale’den domates ala ala, geze geze geldik. Defnoş dönüş yolunda da hiç arıza çıkarmadı ve bol bol uyudu. Tüm tatilde müthiş uyumlu ve sorunsuzdu kuzum. Sadece yemek yemeyi iyice azalttı, beni gıcık etti.

Kısacası kısa ama öz bir tatil yaptık. Kuzumun sorun çıkarmaması, rahatsızlanmaması ve tabi ki doğru mekan sayesinde güzel bir tatil geçirdik. Bakalım seneye neler olacak?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder